Ey Tanrı Ne Yazık Ki Sana Yabancıdır Benim Ağlamalarım /Füruğ Ferruhzad
Foucault hukuki iktidar sistemlerinin, sonrasında temsil ettikleri özneleri ürettiklerini belirtir. Bu söylemden yola çıkarsak bir şeyin temsil edilebilir olması için, öncelikle ‘özne’ olması gerektiğidir. Toplumsal-kültürel norm alanlarında (kamusal alan) yok sayılan ‘öteki’ olarak tanımlanan kadının, temsil edilememesindeki asıl nedenin, özne durumundan yoksun oluşudur. Belirli alanlardan dışarıda bırakılması istenilse de eril hegemonya her zaman kadına ihtiyaç duyar. Nitekim varlığını (erkekliğini), gücünü ispat edebilme adına ‘öteki’ne (kadına) ihtiyaç duyar. Bu durumun ters yüz edilmesi, eril iktidarın varlığını sarsacağından öteki daima tahakküm altına alınır. Bu duruma başkaldıran kadın ise, bu yapılanma adına; ‘doğal’ın dışındadır, tehlikedir. Füruğ’un da deyimiyle dini söylemin içinde; kafirdir, münkirdir, yok edilmesi gerekendir.
ey tanrı ey ölüme bulaşmış gizemli kahkaha
ne yazık ki sana yabancıdır benim ağlamalarım
ben sana kafir, sana münkir sana asi
sana inat işte şeytan benim tanrım
Kelimeler, var olunan durumun üstesinden gelerek tabi kılınanı aşar. Füruğ Ferruhzad’ın dizelerine sinen kelimeler de kadına yüklenilen manaları deşifre ederek, onu aşar alaşağı eder. Kadının payına düşen her imgelem şiirinde yer bulur. O imgelemler bazen isyandır ve çoğu kadın için direnişin sembolüdür
Arsızlıkla damgalanan
boş kinayelere gülen bendim.
Kendi varlığımın sesi olayım istedim
Yazık ki ‘kadın’dım
Bedene yüklenen sınır kavramı en çok kadın bedeninde işlerlik kazanır. Ne giyeceği, nasıl davranacağı ve hatta nerelerde kahkaha atacağı, belli sınırlar içerisinde önceden belirlenir. Böylelikle sınırın içerisinde sıkışıp kalan, hiçleştirilen kadın, birey olmaktan yoksun bırakılır.
‘Ahlak’ın hem tanımlayıcısı hem taşıyıcısı olan kadın, her geçen gün daraltılan sınırlar içerisinde yaşama tutunmaya çalışıyor. Tacizlerin, tecavüzlerin yaşandığı bir dönemde dahi, suçun taşıyıcısı haline getiriliyor. Üstelik eril tahakküm yasada gücünü korurken… Bugün 8 Mart ve biz umudu, güzel şeyleri anmak yerine; yok sayılmış, tecavüze uğramış, öldürülmüş kadınları anacağız…
“İnsanı sessiz kalmaya zorlayan acı onu
bağırmaya zorlayan acısından çok daha ağırdır”