Şimdi Okuyorum
Geride Kalanların Yolculuğu / Drive My Car

Geride Kalanların Yolculuğu / Drive My Car

Zaman, her şeyin ilacı mıdır?

Her gün, içimizde kalanların ağırlığı ile yürümeye çalışmak, yaşamak mıdır? İnsan nasıl yaşar, ne ile yaşar bu kadar vakit? Söyleyemediklerimiz, tamamlayamadıklarımız, keşkelerimiz… Üstü çizili, karalanmış, atılmış, sonra tekrar alınmış, bazen sevilmiş, bazen dışlanmış kelimeler… O kelimelerin yarattığı bitmeyen iç gürültüleri… Kiminin acısı, kimini derdi, kiminin yası… Mutluluk anlık gelir de dertler hep yanı başımızda mı durur? Her sorunun cevabı tek bir cümlede belirir. İnsan, her şeye rağmen yaşamaya devam etmek zorundadır.

Her şey düzelecek. -Yusuke Kafuku

Ölenlerin ardından hayatta kalanların yolculuğunu aktarır Drive My Car. 2021 ve Japonya yapımı, Ryūsuke Hamaguchi yönetmenliğindeki film, Haruki Murakami‘nin “Kadınsız Erkekler” (Men Without Women) kitabının uyarlamasıdır. Cannes Film Festivali, Altın Küre ve BAFTA’dan ödüllerle dönen film, şu sıralarda da Akademi (Oscar) Ödüllerinde, Yılın Filmi dahil birkaç kategoride aday olarak bulunuyor. Bunlar neyi kanıtlar bilmiyorum fakat filmin etkileyici olduğu gerçeğini değiştirmez sanıyorum. Peki, neden bu kadar etkileyici?

Filmin Karakterleri ve Konusu

Yusuke ve Oto Kafuku, evli bir çifttir. Yönetmen olan Yusuke, aynı zamanda oyuncudur. Oto ise senaryolar yazan bir televizyoncudur. İkilinin ilişkisi; sevgi, seks ve meslekleri üzerinedir. Birbirine bağladıkları bu üç etken, evliliklerini şekillendirmektedir. İlerleyen zamanda, bu durum aslında onlara yarardan çok zarar verir. Bu zarar, Oto’nun ölümü ile sonuçlanır.

Eşinin ölümüyle birlikte büyük bir sarsıntı yaşayan Yusuke, bir festival için Hiroşima’ya gider. Hastalığından ötürü ve kural gereği aracını kullanması yasak olan Yusuke için, 23 yaşında genç bir kadın olan Misaki Watari şoför olarak atanır. Filmin asıl hikayesi böylece başlar.

Anton Çehov‘un “Vanya Dayı” tiyatrosunu sahnelemek için oyuncu seçmeleri yapan Yusuke, bir yandan da 3 yaşında ölen kızının ve sonradan kaybettiği eşinin bıraktığı acılarla yaşamanın mücadelesini verir. Yusuke’ye benzer bir durumda olan Misaki de mesleğiyle meşguldür ama aynı içsel savaşı vermektedir. Keşkeler, pişmanlıklar ve kızgınlıklar paydasında birleşen bu ikili, bazen sözlerle bazen sadece susarak anlaşır.

Sessizlikte buluşan ikilinin yüz ifadeleri, film boyunca donuk ve ifadesizdir. Hüznün altında ezilmek, onlar için yaşamayı mümkün kılmaz. İlerleyen dakikalarında, acıyı paylaşmak onlara tekrar insan olduklarını hatırlatır. Film seyirciye, gidenlerin yasının bir insan ömrü boyunca tutulamayacağını, o hüzne alışılmasını, o hüznü unutmayı değil el değmeyen bir kenara koyup, yaşamaya devam etmeyi söyler.

Sen ve ben, o parlak, harika, rüya gibi hayatı gözlerimizin önünde göreceğiz. Sevineceğiz ve yüzümüzde tatlı bir gülümseme ile şimdiki üzüntümüze bakacağız. Ve en sonunda dinleneceğiz. Buna yürekten inanıyorum. -Sonya

Yusuke’nin yönettiği tiyatro oyunu sayesinde ise birbirinden farklı karakterlerle tanışırız. Çiçeği burnunda oyuncular, Çehov’un cümleleri ışığında metne cevap vermeyi, metni gerçekten hissetmeyi öğrenirler. Oyunculardan Takatsuki‘nin durumu ise biraz farklıdır. Onun meselesi Yusuke’yledir. Film, böylece çeşitli çatışmalara da sahne olur.

Filmin Eleştirisi

Her şeyiyle bir bütün Drive My Car. Yaşama dair, yaşamdan bir dert sunuyor. Sadece manzara verip boş bir öykü vermiyor ya da bir hikaye verip kötü bir sinematografi sunmuyor. Anlamlı, derinlikli diyaloglarla hikayeyi tamamlıyor. Oyuncuların yüz ifadeleri, bakışları hikayeyi gerçeğe daha yakın kılıyor. Bir seyirci olarak karakterlerin hüzünlerini paylaşmak sizin de kalbinizi acıtmaya başlıyor. Kırıklıklarınızı hatırlayıp empati kurma yoluna gidiyorsunuz.

Gerçek, ne olursa olsun o kadar da korkutucu değildir. En korkutucu olan, bunu bilmemektir. -Oto Kafuku

Replikler ve Çehov’un da tiratları ışığında insanlığımıza dair yaptığımız sorgulamalar ise birkaç güne yayılıyor. Yusuke-Misaki ve Yusuke-Takatsuki arasındaki diyaloglar, bakış açınızı değiştirdiğinizde sorulara farklı cevaplar bulabileceğinizi kanıtlıyor.

Birini gerçekten tanımak istiyorsan o zaman tek seçeneğin kendine doğru ve derinden bakmaktır. -Takatsuki

Filmi izlerken her saniyesinin ekran görüntüsünü almak istedim. Karlı sahneler beni ayrıca etkiledi. Öyle sakin ve alabildiğine açıklıkta bir atmosfer sunuluyor ki seyir zevki üst noktalara taşınıyor. Gündüzüyle gecesiyle şehir ve yol görüntüleri, kar ve deniz manzaraları filmin içinde seyirciyi de yolculuğa çıkarıyor.

Filmde, çok göze batıyor dediğim bir şey olmadı. Olumsuz eleştirilebilecek tek nokta sahnelerin çok ağır ilerleyişi olabilir. Her sekansı tüm detaylarıyla görmemiz yolu biraz uzatıyor. Ama bu durumdan şikayetçi olmayan biriyseniz sorun olacağını sanmıyorum.

Oscar’da Yılın Filmi kategorisindeki adayların, Belfast hariç hepsini izledim. The Power of the Dog’un Oscar’ı alacağına dair söylentiler kesin gözükse de benim favorilerim; Dune ve Drive My Car oldu. Film, belki Oscar’ı kucaklayamayacak ama seyircisinin ona tüm sıcaklığı ile sarıldığına hiç şüphem yok.

Fragman:

Tepkiniz nedir?
Emin Değilim
0
Heyecanlı
0
Hüzünlü
0
Mutlu
0
Şaşırtıcı
0
Yorumları Görüntüle (0)

Bir Cevap Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

© 2011 Sanat Karavanı, Tüm Hakları Saklıdır.

Yukarı Kaydır