Şimdi Okuyorum
Kusurların Güzelliği: Kintsugi

Kusurların Güzelliği: Kintsugi

Sizce kusur nedir? Bu sorunun cevabının dijitalleşmenin de etkisiyle gitgide yıllar içinde değiştiğini söyleyebiliriz sanırım. Dünyanın neresinde veya hangi imkanlara sahip olursak olalım bir kusursuzluk arayışımız hatta ihtiyacımız mevcut. Öyle ki, “kusursuz” olabilmek adına filtreler kullanmadan fotoğraf paylaşamaz olduk, yeri geldi 1-2 kilo dahi almamak için yemek yemedik,  ileri gittik estetik mağduru olduk, daha da ileri gittik var olan tüm kusursuzluk standartlarına uymak, en iyi, en duyarlı, en başarılı, en güzel olmak için birbirimizle yarışa girdik. Oysa tüm bunlar, bu çabalar ne kadar da kusurlu olduğumuzun en büyük ispatı değil mi?

Tüm bu kusursuzluk arayışlarının içerisinde sizi farklı bir felsefeyle tanıştırmak istiyorum, kusurlu olanın güzelliği: Kintsugi!

Bundan yaklaşık 500 sene önce 15.yüzyılın sonlarında Japon hükümdarı Askikaga Yoshimasa’nın en sevdiği çay kasesi kırılır. Bu duruma oldukça üzülen Japon hükümdar kasesini onarmalarını rica ederek Çin’e gönderir, ancak meşhur kase geri döndüğünde Askikaga Yoshimasa dehşete düşer.  Çünkü kırık parçaları birleştirmek için çirkin metal zımbalar kullanılmıştır. Bunun üzerine Japon ustalarına daha uygun bir onarım yolu bulmalarını emreder.

Japon ustaları özellikle Zen Budist felsefesinden etkilenerek geliştirdikleri Kintsugi tekniğiyle farklı bir üslup yaratırlar. Zen ustaları zarar görmüş çömleklerin, bardakların ve kaselerin kırılan parçalarını eskisinden daha güzel gösterecek, kusurlarını örtmeyecek aksine onları daha da anlamlı kılacak bir teknikle, hasarlı seramiklerin çatlaklarını altın ile doldurarak onarmaya başlarlar.

Japon ustaları geleneksel Kintsugi tekniğinde, urishi lak adında zehirli sarmaşıklardan elde edilen bir cila ve gerçek toz altın kullanırlar. Urishi cilasının elde edildiği bitkiden dolayı çoğu zaman onarımı gerçekleştiren insanlarda çeşitli reaksiyonlara sebep olduğunu biliyoruz. Kırık parçaları onarma, onları daha güzel kılma yolunda çekilen bir cefa ancak bu kadar anlamlı olabilirdi!

Yapıştırma işlemi ise tüm yapıştırma çalışmalarının temelini oluşturan ve aynı zamanda en pahalı cila olan Kisho mi urushi’nin eşit bir şekilde pirinç yapıştırıcısı ile karıştırılmasıyla gerçekleşir. Yapıştırma işleminden sonra seramikler yeterli seviyede kuruyunca fazla yapıştırıcılar yüzeyden temizlenir ve üzerine ince öğütülmüş altın veya gümüş toz içeren yeni bir karışım tabaka halinde sürülür. Son aşamada ise seramik ya da porselen objenin yaşanmışlığını, yeniden var oluşunun güzelliğini vurgulamaya odaklanılır.

Zen Budist yaklaşımı, bir doğu felsefesi olan “wabi-sabi”’nin hasarlı ve kusurlu olanın güzelliğini keşfetme anlayışından gelir. Zen yaklaşımında, yaşanılan her şey, yapılan tüm hatalar kaderin insanın hayatına dokunuşudur ve bu hataları belirginleştirmek onu daha da güçlü kılar, çünkü bu aslında değişimin kabulü anlamına gelir.

Zamanın, hayatın, yaşadıklarımızın izlerini silmek, onları görünmez kılmaya çalışmak, onları hiç olmamış saymaktansa kırılan parçaları altın gibi değerli bir madenle birleştirmek, kendimize sunduğumuz yeni bir yaşam, yeni bir amaç, değişimle başlayan yeni bir serüven gibi değil mi? Yaralarımızdan çekinmediğimiz, hatalarımızdan korkmadığımız, kendimizi tamamladığımız, onları benliğimizle özenle birleştirdiğimiz yeni bir yolculuk gibi.

Kusurlarını bırakın göstermeyi onları gizleyen, yok sayan, onların var olmadığına inanan insanların dünyasında; tüm hatalarımızı belirgin kıldığımız, özenle daha da gözler önüne serdiğimizde, kabullendiğimizde ve sevdiğimizde bizleri metalaştırılmış kusursuzluk dünyasından kurtaracak ve belki de yara izlerimizi daha da güzelleştirecektir kim bilir?

 

 

 

 

Tepkiniz nedir?
Emin Değilim
0
Heyecanlı
2
Hüzünlü
0
Mutlu
0
Şaşırtıcı
1
Yorumu Görüntüle (1)

Bir Cevap Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

© 2011 Sanat Karavanı, Tüm Hakları Saklıdır.

Yukarı Kaydır