Şimdi Okuyorum
Modern Dünyada Vampir Olmak: Yalnız Aşıklar Hayatta Kalır

Modern Dünyada Vampir Olmak: Yalnız Aşıklar Hayatta Kalır

“Sanki kumların hepsi kum saatinin dibinde. (Adam)

(O halde) Artık onu çevirmenin vakti gelmiştir. (Eve)”

Amerikan bağımsız sinemasının en çok dikkat çeken yönetmenlerinden biri olan Jim Jarmusch, Only Lovers Left Alive/ Yalnız Aşıklar Hayatta Kalır (2013) ile kum saatini çeviriyor ve izleyici edebiyattan müziğe, bilimden felsefeye tüm disiplinleri kapsayan sanatsal bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. Son dönem ergen vampir filmi klişelerinden epey uzakta durarak beklentilerin ötesine çıkan Jarmusch tarihi kişileri de hikayesine dahil ediyor. Tom Hiddleston ve Tilda Swinton’ı Adam ve Eve adında iki vampir olarak izlediğimiz film, bir aşk hikayesi olmasının yanı sıra, modern dünyada vampir olmanın zorluklarını oldukça gerçekçi bir şekilde yansıtıyor. Filmde, karakterlerinin isimlerinden de (Adam/Adem ile Eve/Havva) anlaşılacağı gibi adeta insanlığın başına gidilerek bir nevi modern zaman ilk insan hikayesi anlatılıyor.

Filmde; genelde yer altı camiasının tanıdığı bir müzisyen olan Adam, yaşadığı toplumun ve insanlığın durumundan dolayı depresif ve çok mutsuzdur. Onu hayata bağlayan Eve adındaki sevgilisi ile olan aşkları ise yüzyıllardır sürmektedir; Adam ve Eve aşkları hiç tükenmeyen iki vampirdir. Fakat Eve’in de deyimiyle, 15. yüzyılda kanlarını içip de Thames Nehri’ne attıkları cesetlerin devri çoktan geçmiştir. Dünya değişmiştir ve vampirler de bu değişimden nasiplerini alırlar. Ölümün acısıyla ve insanlara dair içlerinde birikmiş olan öfkeyle baş etmeye çalışırlar.

Seyahat etmek için uçak bileti alan, yüzyıllar boyu biriktirdikleri eşyaları, kitapları ve anılarıyla çok da özgür olmayan bu vampirler, zamanın boyunduruğundan kurtulsalar da yine de mekana bağlıdırlar. Jim Jarmusch, filmlerinde insan yaşamını, sadelikle ve hiçbir bozuma uğratmadan yansıttığı için mekanlar karakterlerle birlikte bütünleşen, onların ayrılmaz bir parçası haline gelen bir kimliğe bürünür. Jarmusch sinemasında yabancılık teması da, bazen konuşulan bir dile, bir ülkeye, bir şehre ya da kültüre yabancılık şeklinde çokça karşımıza çıkar.

Şehirlerin başlı başına kültürel dokusuyla ön plana çıkması, bazı zamanlar karakterleri de aşacak bir boyutta gerçekleşir. Mesela Detroit’te, Jack White’ın çocukluğunun geçtiği ev ya da Tanca’da, Yasmine Hamdan’ın cazibeli müziğinin çekimine kapılmak. Only Lovers Left Alive’da iki farklı şehrin, Tanca (Fas) ve Detroit’in (ABD) dokusu ön plana çıkar. Şehirler, iki vampirin farklı karakterlerinin öne çıkan yanları ile bütünleşen bir tercih alanıdır ayrıca. Bir sahnede Adam Detroit’te ıssız ve yerleşim yerinden uzakta, yalnız yaşarken bir sonraki sahnede Eve’i, Fas’ın turistik kentinin dar ve ışıklarla aydınlatılmış otantik sokaklarında yürürken görürüz. Böylece filmin ilk bölümü, karakterleri ve farlılıklarını anlamamıza yardımcı olur. Her ne kadar zıt gibi görünseler de benzer zevkleri sayesinde birbirlerine bağlı olan iki karakterin varoluş üzerine sohbetleri gerçekten görülmeye değer. Karakterlerin hayatlarını tekrar tekrar dönen bir plak misali kamera hareketleriyle seyirciye aktarmayı da ihmal etmeyen Jarmush, cool karakterleri ve klas görüntü yönetimiyle filmin gizemli atmosferine eşsiz bir çekicilik katıyor.

Only Lovers Left Alive, vampirlerin sıradan yaşantısını aktarırken döngüsel zaman anlayışının sinemasal aktarımını da gerçekleştirir. Bu anlayışta, tarih sürekli ilerlemekte olduğu çizgisel zamanın aksine tıpkı bir plağın pikaptaki dönüşü gibidir. Filmin açılış sahnesi, bu anlayışın net bir yansımasıdır. Farklı mekanlarda gözlerini kapatmış uzanan iki karakteri, adeta tanrısal bakış açısında konumlandırılan kameranın yukarıdan aşağıya doğru inen döngüsel hareketiyle izleriz. Giderek karakterlerin yüzlerine yaklaşılır ve nihayetinde Eve’in gözlerini açmasıyla, kameranın döngüsel hareketi son bulur. Görüntünün ekranda dönmesi ve yavaşlatılmış müziğin de etkisiyle filmin açılış sahnesi, bir plağın dönüşünü andırır. Bu da çizgisel görüşün tam aksi olan, vampirlerin “ilerlemeci tarih” kabulünü reddeden döngüsel zaman anlayışına işaret eder. Gecenin, filmin bütünü boyunca karşımıza çıkmasından dolayı filmde zamanın durur gibi olması hissi de çok kuvvetlidir. Only Lovers Left Alive’ın en keyifli yanı da ufak detaylarda tek başına zamanın durur gibi olduğu anlara dönüşmesidir.

 

Filmde, edebiyatın, müziğin, şiirin kısacası sanatın farklılıkları aşan bir araya getirici, birleştirici gücü, insanların anlaşmalarını sağlayan bir nevi “evrensel dil” işlevine bürünür. Only Lovers Left Alive’da sanat yapmak, sanatın ve sanatçının takdiri çok hissedilir. Adam, neredeyse bir stüdyoya çevirdiği evinde tutkuyla müzik yaparken, Eve ise Detroit’e giderken yanına iki bavul dolusu kitap alacak kadar tutkundur edebiyata. Bütün bunlar, yüzyıllar boyu yaşamış vampirlerin, dünyaya dair önemsedikleri yegane değerlerden biri olarak sanatı ön plana çıkar. Fakat filmde sanat ve sanatçı sadece ulaşılmaz bir kata(hayali rakip) çıkarılmaz, tam tersine, Eve’e göre, Adam’ın “intihara meyilli romantik bir serseri” olmasına “Shelley, Byron ve takıldığı bir avuç salak Fransız”ın sebep olması gibi detaylar buna örnektir. Bu anlamda film, aynı zamanda mizahi unsurlar da taşıyan edebi hazlarla dolu bir sanat şölenidir. Yine filmde yakalayabildiğimiz Shakespeare, Adagio ve Tesla’ya saygı duruşları gibi olan, zeka kırıntısı barındıran ve kör göze parmak olmayan detaylar yerleştirmek de yönetmenin farkını ortaya koymaktadır.

Filmin asıl derdi medeniyetin kuruluşuna tanıklık etmiş vampirlerin bile bazen hayatın nasıl en iyi şekilde yaşanacağına cevap bulmaya yetkin olamadıklarıdır. Çünkü filmde, yıllarca ölümsüz olmalarıyla bir arzu nesnesi olarak izlemeye alışık olduğumuz vampir imajı yerine, aşılması gereken mesafelerin, alınması gereken uçak biletlerinin, aç kalmanın ve yorgun düşmenin, kısacası bir yaşam kesitinin idealize edilmeden yansıtılmasını izleriz. Dünyada yaşamaya mahkum olmalarına rağmen, dünyayla tam olarak bütünleşmelerinin mümkün olmaması, vampirler için bir trajediye dönüşmektedir.

Bütün bunlara rağmen Only Lovers Left Alive aynı zamanda yavaş akan, tekrarların, küçük detayların ve planlanmamış anların güzelliğinin kutsandığı bir yaşamın çağrısıdır. Vampirlerin tüm insanlık tarihine tanık olabilme özelliklerinin entelektüel tarafını görebilmek, yıllardır Hollywood’un dünyada asırlar geçirmiş varlıkları aşk hikayeleri olarak pazarlamasından gına gelenlere de ilaç olur adeta. Bu film sayesinde Yasmine Hamdan’ı keşfetmek de başlı başına bir deneyimdir.

Tepkiniz nedir?
Emin Değilim
0
Heyecanlı
2
Hüzünlü
2
Mutlu
2
Şaşırtıcı
0
Yorumları Görüntüle (0)

Bir Cevap Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

© 2011 Sanat Karavanı, Tüm Hakları Saklıdır.

Yukarı Kaydır