Adım Şeyma Barut. 1987 doğumluyum ve doğduğumdan beri İstanbul’da yaşıyorum. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü’nden 2017’de mezun oldum. Resim yapmaya da üniversitedeki eğitimle birlikte başladım. Daha doğrusu resmi belli bir bilinç dâhilinde, bir dil, bir ifade biçimi olarak yaşamımın odağına alışım okuldaki eğitimle başladı.
Bir süredir yaptığım resimlerde toplumun cinsiyetler ve farklı cinsel yönelimler üzerinde kurduğu tahakküm, toplumsal cinsiyet, ‘cinsiyetli oluş’ ve tüm bunların bireyler üzerinde yarattığı infial gibi cinsiyet problemlerini konu ediyorum. Bu konulara eğilmem ve zamanla iyiden iyiye odaklanmış olmam pek de planlı programlı ilerleyen bir süreç olmadı. Kendi hayatımın ortasında, baş etmek durumunda bırakıldığım ve her yeni adımda daha güçlü hissettirilen problemler bunlar. Duyarlılık geliştirdiğiniz, söz söylemek istediğiniz konular da içselleştirdikleriniz arasından çıkıyor. Dolayısıyla resimler de kendiliğinden bu çerçevede gelişti.
Çalışacağım konuya genelde resme başlamadan önce karar veririm. Uzun süreli planlar yapmam. Hem birden fazla resmin belirlenmiş olması kafamı yorar, hem de muhtemelen o plana zaten uymam, araya başka resimler girer. Zaten eğer belli bir konuda ilerliyorsa, daha doğrusu o konuyla derdim bitmediyse; bir zincir gibi, bir resim kendinden sonrakini de doğuruyor çoğunlukla.
Yaklaşık üç yıldır kişisel atölyem var. Henüz öğrenciyken açtım burayı. Bir atölyeye sahip olmak, buranın sorumluluğunu üstlenebilmek ve daim olmasını sağlamak elbette önemli. Aynı zamanda da zor.
Resim yapmayı çok isteyerek okula girmiştim. Şu an dönüp baktığımda başlangıçta neredeyse sadece ‘ilkel’ dürtülerle hareket ettiğimi görüyorum. Eğiliminiz var ve yaparım ben bunu diyorsunuz, ama aslında bilinç söz konusu değil o sırada. Neden istiyorum, ne yapacağım bununla gibi sorular yok kafanızda henüz. İşin bilgisine vâkıf olduktan sonra ve bunu bir tempoya oturtup artık imgelerle düşünmeye başladığınızda sanırım geri dönüşü de olmuyor. En azından benim için böyle durum şu an; eksikliğini düşünemiyorum.
Çok ilerisine yönelik planlar yapmıyorum, bugünle ve yakın gelecekle ilgiliyim daha çok; ama Türkiye dışında da resimlerim sergilensin isterim. Kafamın bir köşesinde var hep bu düşünce. Şimdilik Türkiye sınırlarında kendime alan yaratmaya ve genişletmeye çalışıyorum.
Büyüleyici güzellikleri ile kendine hayran bırakan adalar, dağlar, yağmur ormanları, antik kentler, tapınaklar tüm seyahat severlerin gitmeyi hayal ettikleri yerlerdir. Yazımızda yer alan sadece yazın değil, istediğiniz mevsimde seyahat...
Bundan iki hafta önce Bremen seyahatine çıktım ve her parçasından ayrı keyif aldığım bir gezi oldu. Beni etkileyen bir sürü tarihi yapı olmakla birlikte en çok hoşuma gidenlerden biri...
Dünyanın dört yanında bulunan doğal güzellikleri siz değerli Sanat Karavanı okurları ile buluşturmaya devam ediyoruz. Bu haftaki yazımızda ise 9 kişilik nüfusu ile her mevsimi birbirinden güzel olan Kotisaari...
Yaklaşık 2.000 yıl önce volkanik bir patlamadan doğan Japonya’nın gizemli Mashu Gölü, dünyanın en berrak göllerinden biri. Mashu Gölü (Japonca “Mashuu-ko”), Abashiri’nin yaklaşık 50 km güneydoğusunda ve Kushiro’nun yaklaşık...
Copyright © 2011 Sanat Karavanı
0 Yorum