Şimdi Okuyorum
Francisco Goya ve Modern Sanat

Francisco Goya ve Modern Sanat

“Mantıktan tamamen uzaklaşan fantezi, imkansız canavarlar üretir: onla (mantık) birlikte, o (fantezi) sanatların annesi ve mucizelerinin kaynağıdır.”

Sanata sığınmaya en çok ihtiyacımız olan şu günlerde bugünkü yazımın konusu olarak alanında aykırı bir isim olan Francisco Goya’yı sizlere anlatacağım. Goya 18. yüzyılda İspanya’da dünyaya gelmiş ve Avrupa’da modern sanatın öncülerinden biri olarak sanat tarihine adını yazdırmıştır. Romantizm akımının önde gelen isimlerinden olan İspanyol ressam ve gravür sanatçısı Goya, İspanyol saltanatının saray ressamı olarak çalışma hayatına girmiş yaşamının ilerleyen yıllarında sanatında icra ettiği cesur, sıradışı ve Yunan mitinden parçalar taşıyan dokunuşlarla adından söz ettirmiştir. Rembrandt’ın üzerindeki etkisinin büyük olduğu sanatçı aynı şekilde kendinden sonra gelen Monet, Picasso,  Cezanne, Degas ve Bacon gibi başarılı sanatçılara da ilham kaynağı olmuştur.

Stilini ve kendine özgü yeteneğini yansıtan bir dizi başyapıt ortaya koyan Goya için, bilinçli olarak sanat için sanat anlayışını benimseyen ilk sanatçı olduğu söylenir. Doğaya duyduğu büyük hayranlığa ve eserlerindeki natüralist üsluba rağmen asıl ilgi alanı insan davranışı olmuştur.

En ünlü eserleri arasında Kara Resimler, Çıplak Maya ve Giyinik Maya vardır. Uzmanlar Mayalar’ı Goya’nın başyapıtları olarak görür çünkü resimlerin arkasındaki hikaye resimler kadar önemlidir. Çıplak Maya’nın tarihte kadının kasık kılını gösteren ilk resim olduğunu belirtmekte yarar var. Bu o zamanlar tamamen skandal bir hareketti. 1815’te bu portre Engizisyon zamanı Goya’nın başını derde sokmuştur. Etrafındaki güç sahibi insanların araya girmesi sayesinde herhangi bir sorun yaşamamıştır. (1)

İspanya’ya duyduğu büyük sevgi ve bağlılık yaşamı boyunca siyasî etmenler nedeniyle sınanmış ve zaman zaman ülkesini terk etmek zorunda kalmıştır. Buna rağmen sanatının zirveye ulaştığı dönemleri yine çok sevdiği ülkesinde yaşamıştır. 1780’de Akademi üyeliğine seçilen Goya, 1788 yılında İspanya Kralı 4’üncü Carlos’un ressamları arasına katılmış, 1799’da Saray’ın baş ressamı olmuştur.

Goya gerek yaşadığı toplumun kültürel birikimiyle gerekse kendisinden önceki ustalarla güçlü ilişkileri olan bir sanatçıydı. Bu anlamda referanslarını şöyle ifade eder: “Üç ustam var: Rembrandt, Velázquez ve doğa.” Rembrandt etkiyi güçlendirebilmek için ışık-gölge ve koyu yüzeylerden yararlanmış; çizginin yoğun kullanımı, abartılı bir karakter vurgusuyla yüzeyi olgunlaştırmıştır. Goya ise benzer etkileri leke tekniğinin avantajını kullanarak gerçekleştirmiştir. Velázquez ve Rembrandt etkisine karşın Goya’nın özellikle gravüre başlamasına önemli katkısı olan sanatçı ise 18. yüzyılda Avrupa’da tavan resimleriyle tanınan G.B. Tiepolo olmuştur.(2)

Az sonra bahsedeceğim hastalık sürecinden önce Goya’nın eserlerinde gözle görülür bir renk şöleni söz konusudur. Son derece başarılı bir sanat yaşamına sahip olan Goya için bu dönemler, elbette psikolojik ve ruhsal olarak da eserlerinde daha iyimser ve daha yumuşak tasvirler olarak vücut bulmuştur. Fakat sanatçının başarılarla dolu yaşamı 1793 yılında yaşadığı ve iki yıl boyunca kendine gelmediği ağır hastalığından sonra tamamiyle değişecek ve bu durum eserlerine de yansıyacaktır.

Cadıların Sabbathı (1978)

Hastalığın etkisiyle duyma yetisini tamamen kaybeden sanatçı için bu dönemden sonrası karanlık dönem olarak ifade edilir. Bu resimler kasvetli bir hava taşır ve siyah baskın olmakla birlikte koyu renkler hakimdir. Bir kurban verme ayinini tasvir eden bu tablonun merkezini yine kadınlar oluşturur. İçinde yaşadığı dönemde kadınların cadılık ve büyücülükle suçlanmasından esinlenen Goya bu ürkünç görünümü yakalayabilmek için mitik açıdan sembolik unsurlara da yer verir.

Yine aynı konunun bu kez adeta bir saldırı sahnesi gibi resmedildiği Witches’ Flight tablosu ise yine 1798 tarihlidir.

1799 tarihli Aklın Uykusu Canavarlar Yaratır isimli tablosu ise tam anlamıyla gotik bir hava taşımaktadır. Yarasalar cehaleti, kedi geceyi, baykuş budalalığı simgeler. Resmin adından da anlaşılacağı üzere cehalet ve budalalık gibi insan için kötü olan şeyler aslında akıl yoluyla yok edilebilecek kötü huylardır. Modernitenin en baskın söylemlerinden olan akıl bizi canavarlaşmaktan kurtaran yegane şeydir. Aklın yolundan sapanlar ise canavarlaşmaya mahkumdur.

Aklın Uykusu Canavarlar Yaratır

Çocuklarını Yiyen Satürn isimli tablosu ise belki de en bilinen eserlerinden biridir. Bu tabloda Yunan mitolojisinde Kronos’un(Roma’da Satürn), kendi yönetimini çocuklarına kaptırma korkusuyla onları diri diri yiyen acımasız bir baba tasvir edilir. Goya burada hem kendi yaşantısındaki kayıplardan hem de dönemin düşünce dünyasından etkilenerek böyle bir görsel tasvir etmiş olabilir. 19.yüzyilın modern dünyasında Tanrı ve insan arasındaki inanç düzeyindeki kopuşun bu şekilde karanlık biçimde resme aktarması da önemli bir konudur.

Çocuklarını Yiyen Satürn

Seksen iki yıllık yaşamına sanat tarihine altın harflerle kazınan yüzlerce eser sığdıran Goya elbette burada anlatılanlarla sınırlı değildir.Modern sanatın öncüsü sayılan bu eşsiz sanatçının eserlerini okumayı mutlaka denemelisiniz.Eminim size çok şey katacaktır.

 

Ben Goya’yım!

Çorak bir tarlaya kuzgunlar gibi süzülen düşman yuvalarından oydu gözlerimi. Ben acıyım!

Ben iniltisiyim

savaşın. 41 karlarında yanmış şehirlerim ben.

Ben açlığım! Ben kırılmış boynuyum

çıplak alana çanlar gibi sallanarak asılmış

bir ihtiyar kadının… Ben Goya’yım!

Ey gazap üzümleri!

Top sesleriyle yürüdüm Batı’ya,

çağrısız konuğun külleriyim ben! O unutulmaz göğe tabut çivileri gibi sert yıldızlar çaktım!

Ben Goya’yım!

Andrey Voznesenski (Çeviri: Ülkü Tamer)

kaynaklar:

1 , 2

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tepkiniz nedir?
Emin Değilim
0
Heyecanlı
0
Hüzünlü
0
Mutlu
0
Şaşırtıcı
0
Yorumları Görüntüle (0)

Bir Cevap Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

© 2011 Sanat Karavanı, Tüm Hakları Saklıdır.

Yukarı Kaydır