Şimdi Okuyorum
Uzay Çağının Ayak Sesleri: Lost In Space

Uzay Çağının Ayak Sesleri: Lost In Space

Netflix yapımı Lost In Space, aslında yeni bir yapım değil. Dizi, ilk kez 1965-68 yılları arasında televizyonda yerini almış. Daha sonra 1998 yılında filmi yapılmış. Bugün ise modern versiyonu ile karşılaşmaktayız. Toplamda 10 bölümden oluşan dizi bizi “Robinson Ailesi” ile tanıştırıyor.

Dizinin karakterlerine baktığımızda ailenin en küçük bireyi Will Robinson, olayların başrolü konumunda yer alıyor. Black Sails dizisinde Kaptan Flint rolüyle tanıdığımız Toby Stephens yani baba John Robinson, anne Maureen Robinson, kız çocuklar Judy ve Penny Robinson ailenin diğer üyeleri olarak yer alıyorlar. Tabi bir de olmazsa olmazımız uzaylı robot dostumuz var.

Ana karakterlerin yanında; Dr. Smith, Don West, Angela, Victor Dhar gibi isimlerin olayları etkileyen roller üstlendiğini görüyoruz.

Dizinin Konusu

Robinsonlar, neredeyse yaşanmaz hale gelmiş dünyada, birbirine olan bağları oldukça kuvvetli bir ailedir. Bir istisna ile… Baba John Robinson, Amerikan askeri olduğu için ailesinden uzak bir hayat yaşamaktadır. Maureen ile sallantılı hatta boşanma arifesinde olan bir evlilikleri vardır. Tıp eğitimi alan Judy ise Maureen’in ilk eşinden olan çocuğudur. Penny ise yazarlık hayali olan, esprili yanı kuvvetli ve sözünü esirgemeyen bir kızdır. Will ise yaşının küçük olmasından dolayı biraz daha korkak ve çekingen ama bir o kadar da sevimli bir yapıya sahiptir. Babaları aynı olmasa da kardeşler aralarında çok iyi anlaşmaktadır. Gerçek bir aile görünümü veren Robinsonların tek sorunu evinden uzak kalan John’dur. Maureen ise mühendis ve otoriter bir annedir ve çocuklarına daha iyi yaşam koşulları sunmak amacıyla bir fırsat yakalamıştır: uzaya yerleşmek! Bir gezegen olan “Alpha Centauri”de lüks, temiz, mutlu yaşam koşulları sunulmaktadır.

Maureen, çocuklarını da alıp gitmek için John’dan izin istese de John ailesinden vazgeçmez ve hep beraber yola koyulmaya karar verirler. Bilim insanları ve diğer insanlar Alpha Centauri’ye koloni kurmaya gitmek için çeşitli testlere girdikten sonra “Jupiter” isimli gemilerinde yerlerini alırlar. Jupiterler de “Resolute (Direnç)” isimli bir ana uzay gemisine yerleştirilirler. Robinsonların kolonisi yola çıkar. Fakat bir aksilik olur ve Robinsonların gemisi beklenmedik bir anda arızaya geçerek bilinmeyen uzak bir gezegene düşer. Dizinin asıl meselesi de burada başlıyor. Hayatta kalmak için mücadele eden Robinsonların başına gelen olaylar kaliteli bir görsellik ve kurgu ile seyirciye aktarılıyor.

Eleştirilere gelecek olursak; detaylı spoiler vermeyeceğim o yüzden rahatlıkla okuyabilirsiniz. Diziyle ilgili olumsuz eleştirilerimden çok olumlu eleştirilerim var. Görsel zenginliğe sahip bir dizi olduğunu düşünüyorum. Ayrıca konusundan sapmadığı, alakasız sahnelere yer vermediği için beni mutlu etti. Doctor Who’dan sonra çok fazla aşk içermeyen, gerçekten bilim kurgu odaklı bir dizi olmuş diyebilirim.

Bunun yanında tansiyonun hep yüksek olması, kesilmeden birbiri ardına yaşanan olaylar, dizinin dolu dolu geçmesi beni ekrana kilitledi. Hepimizin merak ettiği başka bir gezegene yerleşme olayını temel almasıyla da ayrı bir merak konusuydu. Eğer izlemekte kararsızsanız izlemenizi tavsiye edebilirim.

SPOILER İÇERİR.

Şimdi spoilerlı bölümlere geliyorum. Dr. Smith’i övmeden geçemeyeceğim. Rolünün hakkını vermiş ki ben izlerken kendisine baya sinir oldum. Uzayda mahsur kalmaktan daha kötü bir şey varsa o da bir suçluyla uzayda mahsur kalmak olmalı. Fakat anlayamadığı ve oyunlarının ulaşamadığı tek şey; Will ile arkadaşı robot arasındaki sevgi ile örülmüş bağlardı. Hakiki sevginin gücünü kim kırabilir ki!

Ciddi olaylar yanında sizin de güldüğünüz noktalar oldu sanırım. Penny’nin yanında Don West, diziye mizah katması açısından eğlenceli bir karakter olmuş. Her ne kadar acımasız gözükmeye çalışsa da güzel bir kalbi olduğunu anladık. Yoksa tavuğu “Debbie”yi kurtarıp sevimli bir ikili olmak yerine ateşte kızartıp yemeği tercih edebilirdi.

Biraz olumsuz eleştirdiğim nokta robot dostumuzun pasif kalması oldu. Will, ona daha fazla şey öğretebilirdi. Uzaylı robotumuz Will’in sadece yanında gezdirdiği bir süs eşyası konumundan kurtarılmalıydı. Zamanla Will ile oluşan arkadaşlığı daha aktif bir şekilde işlenebilirdi. Mesela finalde Will’i tekrar hatırladığı sahne etkileyiciydi. Ama o tekrar hatırlamanın zemininin çok iyi hazırlanmadığını düşünüyorum. Bir de genel olarak oyunculuklar daha iyi olabilirdi.

SPOILER BİTTİ.

Kısaca toparlamak gerekirse; 1. sezonu genel anlamda beğendiğimi söyleyebilirim. Gelecek hakkında dönüp duran senaryolardan birinin iyi bir yansıması olmuş. Açıkçası gelecek mevzusu beni bir yandan meraklandırırken bir yandan korkutuyor. Günümüzde bile teknoloji insani değerleri sömürürken ve biz buna seyirci kalırken gelecek nesillerin sahip olacağı yaşam koşulları beni endişelendiriyor. Bu yüzden doğaya, sanata, geleneklere kısacası kültürün olumlu her unsuruna biraz daha sahip çıkmamız gerektiğini düşünüyorum. Doğayla kalın!

Galeri:

Tepkiniz nedir?
Emin Değilim
0
Heyecanlı
0
Hüzünlü
0
Mutlu
0
Şaşırtıcı
0
Yorumları Görüntüle (0)

Bir Cevap Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

© 2011 Sanat Karavanı, Tüm Hakları Saklıdır.

Yukarı Kaydır