Şimdi Okuyorum
Gücün Bireyi Hayvanlaştırdığı Bir film / İki Bacaklı At

Gücün Bireyi Hayvanlaştırdığı Bir film / İki Bacaklı At

İranlı yönetmen Samira Makhmalbaf’ın yönettiği İki Bacaklı At, Afganistan’ın ve dahası çoğu coğrafyanın trajedisi üzerine kurulu bir film. Film iktidarı, gücü hırsı, acıyı ve yoksulluğu zıtlıklar üzerinden ifade ederek insanın hayvanlaştırılma sürecini ele alır.

“Bu film, çağdaş insan ruhunun şiddetini yansıtan bir aynadır”

İran sinemasının temsilcileri olan çocuklar Samira’nın filminde de başroldedir. Film, zengin bir ailenin 12-13 yaşlarında bacakları olmayan engelli oğullarını taşıyacak birini bulma arayışıyla başlar. Bu arayışta gittikleri bölgede kanal şeklinde borularda yaşayan yoksul çocuklar göze çarpar. Günlüğü bir dolara çalışacak kişiyi işe almanın ise şartları vardır, kimsesiz ve yalnız oluşu. Böylelikle her türlü acımasızlığın meşru hale getirilmesi sağlanacaktır.

İran yönetmenlerine ait minimalist yapı ilk sekanslarda kendini belli eder. Gerçek alanlar,  profesyonel olmayan oyuncular, sabit kamera çekimleri, müziğe yer verilmeyiş (iki çocuğun şarkı söylediği kısım dışında) ve dublajdan kaçınılması bunun belirgin özelliğidir.

Filmin başlangıcında dahi coğrafyaya sinen yoksulluk ve çaresizlik üst seviyedir. Çocuklar arasından en güçlü olan kişi seçilir. Bu kişi Giah’dır. Giah’ın günlük bir dolara yapmadığı şey yoktur. Taşıyıcılığını yaptığı çocuğu sırtında koşturarak yollar arşınlayan Giah, sahibini okula götürür. Bu sahnelerde diğer çocukların okula at ya da eşekle geldiği görülür. Giah da atların ve eşeklerin bağlandığı kısımda bekler. Görüntülerde eğitim hakkına sadece belirli kişilerin sahip olduğu fark edilir. Giah o çocuklarla aynı yaşlarda olmasına rağmen, hayvanların arasından onları izlemekle yetinir.

Filmde dikkat çeken başka bir kısım ise sokakta dilenen kız çocuğunun olduğu, temsil olarak cinselliğin verildiği kısımlardır. Giah bu kız karşısında tepkisiz kalamaz ve ona verilen 1 doları kimi zaman bu kızla paylaşır. Hırsı, gücü temsil eden sahibi ise bu kızın farkına varır ve parasıyla onu alanı içerisine çeker. Gücün temsili olan para, bu küçük kızı zengin sahibin evine kadar getirir, odalara girilir ve kapılar kapanır. 9-13 yaş arası resmi evliliklerin yapıldığı coğrafyalarda bu sahneler üstü kapalı da olsa cinselliğe bir göndermedir.

Tıpkı sahibin kâhyasının evi temizlemek için çağırdığı kadınla eve girip kapıyı kapaması gibi. Yine üstü burkalı olan temizlikçi kadının kadraj yaklaştıkça açık ayakkabılarının arasında görülen kırmızı ojeleriyle cinsellik temsil edilir.

 “İktidara sahip olan kişi başkalarının düşüncelerine ve hatta hayallerine sahip olmak ister.”

Film ilerledikçe Giah sırtında taşıdığı sahibinin sonu gelmez isteklerini yapmak zorunda kalır. Bu istekler kimi zaman sadist bir yapıya dönüşür. Sahibi onun ismini dahi zikretmez, ona at diye hitap eder. Sonraları bu durum o kadar gerçekçi olur ki, diğer çocukların eşekleriyle onu yarıştırır. Hatta 20 rupiye başka çocukları da sırtında taşıması için kiraya verir. Diğer çocuklarla birlikte sırtına eyer vurulur. Hatta daha da ilerler ayaklarına nal çivilenir.

Ahırda bağlanılır, saman yedirttirilir ve sonunda yüzüne bir at başı geçirtilir. Dayanılması zor olan bu sahneler dramatizasyonun en yüksek olduğu kısımlardır.

Gerçekliğin en sert biçimiyle işlendiği filmde, zengin ile fakirin, güçlünün ve güçsüzün, iktidarın-otoritenin ve alt sınıfın arasındaki derin çizgi en acı biçimde verilirken; insan davranışlarına egemen olan şiddet de çok yönlü şekilde seyirciye sunulmuştur.  Yönetmenin hikayeyi çocuklar üzerinden işleyişi, seyircideki duygulanımı en üst seviyeye çıkarma adına bilinçli bir girişimdir. Hatta filimde aşırı dramatizasyona gidilmesi, batının doğu üzerindeki bakışını yeniden ürettiği yönündeki eleştirileri beraberinde getirmiştir.

“İki kişi arasındaki ilişkinin ne kadar ileri gidebileceğini bilmek istiyorum. Bir yandan, iki kişi nihai aşk ve dostluğa kadar gidip birbirleri için fedakarlık yapar, öte yandan biri diğeri bir hayvan gibi sömürür. Bu arada, bu film sayesinde insan hoşgörüsünün kenarını ve bir insanın ihtiyaçlarını karşılayıp dönüştürmek için ne kadar ayırabileceğini keşfetmeye çalışıyorum. Kendimize, her birimizin kaç kez başka birinin atı haline geldiğini soralım. Yoksa birini at olarak mı kullandın?”


 

Tepkiniz nedir?
Emin Değilim
0
Heyecanlı
0
Hüzünlü
0
Mutlu
0
Şaşırtıcı
0
Yorumları Görüntüle (0)

Bir Cevap Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

© 2011 Sanat Karavanı, Tüm Hakları Saklıdır.

Yukarı Kaydır